Kayıtlar

Life is but a dream

Row, row, row your boat Gently down the stream, Merrily merrily, merrily, merrily Life is but a dream Row, row, row your boat Gently down the brook, If you catch a little fish Please let it off the hook Row, row, row your boat Gently down the creek, If you see a little mouse Listen to it squeak Row, row, row your boat Gently down the river, If the river gets you wet Don't forget to shiver Row, row, row the boat Gently to the shore, If you see a lyin' bear Don't forget to roar Row, row, row your boat Watch the water flow, Rowing's fun but rowing's hard That is what I know Row, row, row your boat Gently down the lake, Don't stand up and rock the boat That's a big mistake! Row, row, row your boat See the water run, Rowing here and rowing there Oh we're almost done Row, row, row your boat Gently down the stream, Ha ha fooled ya all I'm a submarine Row, row, row your boat Gently down the stream, Merrily merr

Olmayan zaman ve anlamayan Astroloji

Resim
Bildiğiniz gibi Astroloji'yi seviyorum ve uzun zamandır onunla uğraşıyorum. Bence iki ana kısmı vardır Astroloji'nin; Öncelikle sizin doğanızı anlatır, yani kim olduğunuzu. Bu kısma natal astroloji diyoruz. Sonrasında ise gelecekten haber verir. Tabi, doğru zamanı belirlemek, insanların uyumunu anlamak vb.. gibi bir çok uygulaması da var. Fakat bunlar iki ana dalın parçaları. Gelin görün ki, herkesin derdi de tam tersi; Yani, herkes kendi karakterini bildiğinden emin ve önemli olanın geleceği bilmek olduğunu düşünüyor. (Oysa göz kendini görmez). Gelecek dediğimizde ise, zamandan bahsediyoruz demektir. Zaman üzerine düşünmeye başladığınızda ise zorlu bir alana adım atarsınız. Nasıl sorunlar olabileceğini anlatabilmek için, baştan başlamak gerekiyor.  Öncelikle, zaman algımızın gerçeklikten uzak olduğunu söyleyerek başlamamız uygun olur sanırım. Modern fiziğin son bulguları, kesintisiz akan bir zamanın olmadığını, geçmiş, şimdi ve geleceğin şimdi ve burada olduğunu, beynimi

Schopenhaurer karakteri, kaderi ve hayatın anlamını anlatıyor.

Resim
Aşağıda Arthur Schopenhaurer'in iNSAN DOĞASI ÜZERİNE kitabından bir bölüm var. O kadar önemli bir konuda, öylesine sıradışı bilgiler veriyor ki... Mutlaka okumanız gerekir diye düşündüm. Benim bu güne kadar Astroloji'den ve hayattan öğrendiğim her şey ile tam uyum içinde, destekliyor ve yeni ufuklar açıyor... Hadi bakalım:  KARAKTER Erdemli bir yaşam yerine uzun, mutlu ve parlak bir yaşam sürmek isteyenler tıpkı daima büyük roller –zafer ve gösterişi temsil eden roller– oynamak isteyen budala aktörler gibidir. Zira asil önemli olan şeyin neyi oynadıkları veya ne kadar oynadıkları değil nasıl oynadıkları olduğunu göremezler. İnsan hiçbir zaman değişmediği ve ahlaki karakteri de yaşama boyunca tamamen aynı kaldığı ve aldığı rolü karakterinde en küçük bir sapma olmaksızın, sonuna kadar oynaması gerektiği için ne tecrübenin ne felsefenin ne de inancın gelişiminde en küçük bir etkisi bile olmaz. Bu durumda şu soru ortaya atılır: Yaşamın anlamı nedir? Temel olma niteli

Packman zor durumda

Resim
Popular Science dergisinin temmuz 2015 sayısında, "Evrenin dili" adlı bir bölüm yayınlandı. Bölümü Tuna Emren hazırlamış ve yazı doğada görülen matematiksel düzeni "ele veren" altın oran, pi sayısı gibi gizemli sayıları ele alıyor. Çok hoş bir yazı, bulun okuyun derim. Örneğin ben, se'ler çizerek akan bir nehrin toplam uzunluğunu, başlangıç ve bitiş noktaları arasındaki mesafeye böldüğümüzde, her zaman pi sayısının çıktığını bu yazıda öğrendim. Yazı pi sayısının ışık ve ses dalgalarındaki etkisinden başlayıp, büyüme aşamasındaki elma hücrelerinin aldığı küresel formdan tutun, bir süpernova'nın parlaklığının belirlenmesine kadar "her yerde, ama her yerde" görüldüğünü anlatıyor. Max Tegmark Yazıdan bir kısım alıyorum sizin için: " Pi, birbirine bağlı olan sistemlerin içinde önemli bir yere sahip. Ancak bunun nasıl olabildiğiniz tam olarak açıklayamıyoruz.Fibonacci dizilimi biçimsel olarak ortaya çıkıyorsa da, Pi sayısı derinlerde yatan br

İstenç, bilinç ve sanat

Resim
" Sanatçı ne yaptığını bilmez, biz biliriz. "  Sartre Böyle diyor Sartre, Giacometti'nin heykelleri için. Bu söz, Bergson'un önceki yazılarımızda bahsettiğimiz elan-vitae'nin sezgi ile bulunabileceğini anlatan metinlerini aklıma getirdi. Sonuçta, sezgileri güçlü insanlar, kendileri de farkında olmaksızın, sürekli bir arayış içinde. Sanatçıların bulup çıkardıklarını, hepimiz farklı değerlendiriyoruz. Bazıları bizi yüreğimizden yakalıyor, bazıları da hiç ilgimizi çekmiyor. Ve çoğu kez, bulduklarımızı bilinç ile değerlendirmeye çalışıyoruz. Peki bilincin ne olduğunu biliyor muyuz? Böylelikle bu yazının konusu da belli oldu: Bilinç nedir? Sezgilerimizle bulup çıkardıklarımızı nasıl algılar, değerlendirir? Ona güvenebilir miyiz?" Konumuz bu. Bilinci, ben Schopenauer'in yol göstericiliği ile ele alabileceğimizi düşünüyorum. Kendisini çok severim ve kendime yakın bulurum. Wikipedia onun için "tamamen farklı yönlerden yaklaşarak Budis

Yeniçeri Noel Baba’ya karşı!

Resim
Bolu'da yılbaşı kutlamalarını protesto eden BBP'liler, 'Yeniçeri'ye 'Noel Baba'yı kovalattı. 31 Aralık 2014'de oldu bu.

İade-i itibar mı, itibarı iade mi?

Resim
Dün (24 Aralık 2014) ofisimde çalışırken, reis-i cumhur'umuzun, " Kullandığımız Türkçe'nin felsefe ve bilim için yeterli olmadığını, aslında tam olarak yeterli olan Osmanlıca'nın, halkımızın içine işlemiş bu güzel lisanın, bir gün içinde ortadan kaldırıldığını, bunun sonucunda da, yabancı dillerden alınan kelimeler (özellikle İngilizce) kullanmadan bir konunun anlatılamadığını...vb. "  söylediğini işittim. Ne kadar memnun oldum anlatamam. Hislerimi ifade etsin diye yandaki resmi yazıya ekliyorum. Ben de millet neden felsefe okumuyor, sevmiyor diye merak ediyordum. Demek dilini anlamıyormuş. Artık dil bilimciler çalışıp, dev Osmanlıca felsefe külliyatını hayata döndürür herhalde. Bildiğiniz gibi, felsefe müslümanlar tarafından keşfedilmiştir. İlaveten, devlet büyüklerimizin bilim ve felsefe ile bu kadar yakından ilgili olduğunun da farkında değildim. Bunu anlamak beni çok rahatlattı. "Blog'u kapatayım bari, okuyan eden yok" diye düşünürken, bird